27 Mart 2020 10:19

Mesleki eğitimdeki güncel gelişmeleri bir gazete için kaleme alan Özer, "Mesleki eğitimin fedakâr öğretmen ve öğrencileri geçmişte olduğu gibi bugün de böylesine zor koşullarda her zaman toplumunun taleplerini öncelemiş, üretim kapasitesini devreye sokmuş ve hizmetleri ile ülkesinin yanında olmuştur" dedi.
 
Millî Eğitim Bakan Yardımcısı Mahmut Özer'in kaleme aldığı makale şöyle: "Koronavirüs nedeniyle olağanüstü günlerden geçtiğimiz bu günlerde mesleki eğitim üretim kapasitesini harekete geçirerek temizlik malzemelerinden maske üretimine, tek kullanımlık önlük ve tulumdan yüz koruyucu siperlere kadar çok farklı alanlarda üretim yapıyor. Böylece toplumun temininde güçlük çektiği ürünleri hemen üreterek toplumunun hizmetine sunuyor. Ayrıca ürettiği ürünlerin çeşitliliğini artırmak için de AR-GE çalışmalarını  da  sürdürüyor. Mesleki eğitimin fedakâr öğretmen ve öğrencileri geçmişte olduğu gibi bugün de böylesine zor koşullarda her zaman toplumunun taleplerini öncelemiş, üretim kapasitesini devreye sokmuş  ve hizmetleri ile  ülkesinin  yanında olmuştur. Bu davranış toplumun sağlık çalışanlarından sonra mesleki eğitim camiasına teveccühünü artırmış, her kesim müteşekkir olmuştur.

Tam da böylesi bir zamanda bu övgülerin ötesinde mesleki eğitimin sorunlarını bir kez daha düşünmekte yarar var. Mesleki eğitimin güçlenmesinin ve iş piyasasının talep ettiği insan kaynağının yetiştirilmesinin önemi tüm kesimler tarafından kabul ediliyor. Tüm kamu kurum ve kuruluşları, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları mesleki eğitimin sorun alanlarına yönelik çözümlerle ilgili önemli çalışmalar yapmışlardır. Ancak, Türkiye'de mesleki eğitim yıllardan beri kronik bir sorun alanı olarak algılanmıştır. Mesleki eğitimin güçlendirilmesi ile ilgili böylesine güçlü bir mutabakat olmasına rağmen neden istenen sonuçlar elde edilememektedir? 
 
Eğitim ve istihdam ilişkisi
Mesleki eğitim-istihdam ilişkisinin zayıf olması, mesleki eğitimle ilişkilendirilen çoğu sorun alanının merkezinde duruyor. Dolayısıyla mesleki eğitimin güçlendirilmesinde atılacak ana adım yine eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesinden geçiyor.
 
Mesleki eğitimin bugüne göre daha fazla hayırla yâd edildiği dönem 30-40 yıl öncesine aittir. Bu dönemde devlet üretim ve hizmet sektörünün hemen hemen tamamında yer almış, dolayısıyla ana istihdam kaynağı da devlet olmuştur. Diğer taraftan mesleki eğitim okulları da devlet okullarıdır. Dolayısıyla istihdam kaynağı ve eğitim kaynağı aynı olunca planlama yapmak nispeten kolay olmuştur. Özellikle mesleki eğitimde öğrenci sayısı ile ilgili ölçek, devletin istihdam ölçeği ile uyumlu olduğu için mesleki eğitime rağbet kapasitenin üzerinde gerçekleşmiş ve çoğu okul sınavla öğrenci almıştır. Mezun olanlar da rahatlıkla devlet kurumlarında iş bulabilmişlerdir. Dolayısıyla bu dönem mesleki eğitim mezunlarının istihdamı ile ilgili yaygın bir problemin yaşanmadığı bir dönem olarak hafızalarda yerini korumaktadır. 
 
Eğitim-istihdam arasındaki güçlü ilişkisi, eğitim sisteminin ölçeğindeki büyüme ile zayıflamaya başlamıştır. Bir taraftan eğitime artan talep ile eğitim sistemi sürekli büyürken diğer taraftan devlet, üretim ve hizmet sektöründen tedrici bir şekilde çekilmiş, yerini özel sektörler almıştır. Bir diğer deyişle mesleki eğitim mezunlarının ana istihdam kaynağı artık devlet kurumları değil, özel sektör olmuştur. Dünyadaki gelişmelere paralel yaşanan bu gelişmede özel sektörün mesleki eğitimdeki payı ülke karşılaştırmalarında önemli bir parametre olarak öne çıkmaktadır. Özellikle Kıta Avrupa'sına bakıldığında devletler üretim ve hizmet sektöründen çekilirken özel sektörler bu alanlarla birlikte mesleki eğitimin yükünü de üstlenmiştir.
 
Özel sektörün payı düşük
Türkiye'de ise özel sektörler, üretim ve hizmet sektörlerine girerken mesleki eğitimin yükünü üstlenmemiş, mesleki eğitim devletin omuzlarında kalmaya devam etmiştir. 2012 yılına gelindiğinde özel sektörün mesleki eğitimdeki payı %1'in altındadır. Oysa Kıta Avrupası'nda mesleki eğitimde örnek gösterilen ülkelerde özel sektörün mesleki eğitimdeki payı %50'nin çok üzerindedir. Türkiye'de özel sektörü mesleki eğitime yönlendirmek için teşvik mekanizmaları oluşturulmasına rağmen halen özel sektörün mesleki eğitimdeki payı 2020 yılı itibarıyla yaklaşık %6'lar seviyesinde olup, Kıta Avrupası ülkelerine göre oldukça düşüktür. Dünyadaki genel eğilimlerden farklı olarak Türkiye'de özel sektörün eğitim hizmetindeki payının düşük olması, eğitim-istihdam ilişkisini olumsuz etkilemiş ve mezunların alanlarındaki işlerle eşleşmesini zorlaştırmıştır.
 
İstihdam yeterince düşünülmeden veya göz ardı edilerek mesleki eğitim ölçeğini ve kapasitesini büyütme, mesleki eğitimin uzun vadede aleyhine işlemiş, iş piyasasında talepten çok mesleki eğitim mezunu arzına yol açmış, bu da zorunlu olarak mezunları eğitim aldıkları alanların dışında istihdama zorlamıştır. Sonuçta iş piyasasında beceri uyumsuzlukları artık kronik bir sorun olarak ortada durmaktadır. Diğer taraftan 'katsayı uygulaması' gibi dış müdahaleler zaten sorunlu bir akışa sahip mesleki eğitimi şoka sokmuş, sonrasında yapılan müdahalelerle mesleki eğitim şoktan çıkartılmaya çalışılmasına rağmen önceki yaşananlar toplumda travma olarak derin izler bırakmıştır. Bu durum mesleki eğitime yönelik yüksek başarılı öğrenci akışını sekteye uğratmış, dolayısıyla mezunlardan beklentinin karşılanma ihtimalini de azaltmıştır.
 
Önemli adımlar attık
Mesleki eğitimin kalitesini artırmak elbette oldukça önemlidir. Ancak, mesleki eğitimin yeniden güçlendirilmesinde ana parametre, istihdam ve iş piyasasının mesleki eğitimle eşleşme kapasitesidir. Aksi takdirde mesleki eğitimi güçlendirmek için atılacak adımlar yetersiz olacak ve kalıcı çözümler üretilemeyecektir.
 
Millî Eğitim Bakanlığı son yıllarda mesleki eğitimi güçlendirmek için çok önemli adımları atmış ve bu çabalarını sistematik bir yaklaşımla ve kararlılıkla halen uygulamaktadır. MEB özellikle sektörlerle iş birliğinde yeni bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu iş birliğinde eğitim süreçlerinin birlikte yürütülmesi,  müfredatın birlikte güncellenmesi, işletmede öğrencilerin beceri eğitimlerine ve öğretmenlerin iş başı ve mesleki gelişim eğitimlerine sektörün destek vermesi, başarılı öğrencilere burs verilmesi ve mezunların istihdamına öncelik verilmesi birlikte değerlendirilmektedir. Bu çabalar meyvelerini kısa sürede de vermeye başlamıştır. Mesleki eğitim uzun yıllardan sonra ilk kez %1'lik başarı diliminden öğrenci almıştır.
 
Teşvik edici mekanizma
Millî Eğitim Bakanlığı ayrıca mesleki eğitimde arz-talep ilişkisini gelişigüzel değil eğitim-istihdam ilişkisini güçlendirecek şekilde rasyonel bir zemine çekmek için çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Türkiye'nin mesleki eğitim haritasını çıkartarak sektör lokasyonları ve kapasiteleri ile mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları arasındaki ilişki düzeyleri belirlenmiştir. Mevcut kapasite bu harita çerçevesinde yeniden yapılandırılmaktadır. Böylece hem alanda istihdam oranları iyileşecek hem de iş piyasasında beceri uyumsuzluğu ve bunun maliyeti azalacaktır.
 
Mesleki eğitim-istihdam ilişkisini güçlendirmek ve mezunların arzı ile iş dünyasının taleplerini daha fazla uyumlaştırmak için, iş piyasasına dönük adımların da atılmasına ihtiyaç vardır. Eğitim aldığı alanda çalışan mesleki eğitim mezunlarının ücretlerinde teşvik edici mekanizmalar oluşturulduğunda ve iş piyasası buna uygun mekanizmalara sahip olduğunda,  mesleki eğitimdeki bu ayağa kalkış sürekli hale gelecek ve artık sorunlardan çok mesleki eğitimin nasıl daha kaliteli olabileceği konuşulacaktır."